TALA VE MAS (ALTIN VE BAKIR)

Bu yazımda sizlere bir filmden bahsedeceğim. Ben şahsen çok beğendim. Yaşamdan kesitler sunan yapımların, insanları kendine daha çok çektiğini düşünüyorum.
TALA VE MAS  ( ALTIN VE BAKIR )
Film, 2011 İran yapımı, dram içerikli duygusal bir aile hikayesi. Senaryo Homayoun Assadian ait. Genel seyirci kitlesi, filmi başarılı bulmuş.
Konu ve içerik itibariyle her yaştan insanın seyredebileceği türde bir yapım.


Karakterler; Seyyit Rıza, hanımı Zehra, kızı ve oğlu... Komşuları yaşlı bir kadın ve down sendromlu bir kız... Seyyit Rıza'nın arkadaşı ve hemşire....




Baş karakterimiz Seyyit Rıza, hanımı Zehra ve iki çocuğuyla Tahran'a taşınır. Başarılı bir eğitim hayatı olmasına rağmen ilme olan açlığından, tüm akrabalarını memleketi Nişabur'da bırakıp, Tahran'daki tanınmış bir medreseye talebe olarak başvuru yapar. Baş vurusu kabul edildiğinde medresenin müdürü ona, hem hocalık hem de talebelik yapabileceği önerisinde bulunsa da, sadece talebe olmayı yeğler.

Hayatını ilme adamıştır. Hanımı Zehra'nın da evin tüm sorumluluğunu üstlenmesinin verdiği rahatlıkla, başını kitaplarından kaldırmasına gerek kalmaz. Zehra, onun hiç bir halinden şikayetçi olmayan, evlatlarına ve çevresine kol kanat germiş genç ve güzel bir kadındır. Seyyit Rıza'nın bir dediğini iki etmeksizin, tüm işleri sevgiyle yapar.

Fakat kader, evliliğin her daim müşterek olduğunu kanıtlamak istercesine bu iki genci, büyük bir imtihana tabi tutar.


Zehra'nın birden bire hastalanmasıyla ortaya çıkan sorunlar, Seyyit Rıza'yı medreseden alı koyar. Zehra'nın yaptığı tüm işler Seyyit Rıza'ya kalmıştır. Yedi yaşındaki bir kız çocuğu ve iki yaşlarındaki bir oğlan çocuğunun bakımıyla daha önce hiç alakadar olmadığını fark eder. Yemek, bulaşık, okula götür getir. Ağlayan, altını pisleyen çocuğu temizle, oynat. Tüm bunların yanı sıra geçim kaynakları olan, Zehra'nın dokuduğu halının da bitirilmesi gerekmektedir. Yakınında hiç  bir akrabasının olmaması, onu daha güç bir duruma sokar. Burada da Zehra'nın komşuluğa önem vermesinden ötürü farklı bir duygu tadar Seyyit Rıza. Down sendromlu bir komşusu elinden geldiğince, çocuklar konusunda destek olur ona... Seyyit Rıza bu zaman zarfınca bir kere dahi ümitsizliğe düşüp, isyan etmez.



Öte yandan hastanede yatan Zehra, çocuklarının hasretinden yanıp, tutuşmaktadır. Taburcu olmuştur olmasına ama MS hastalığına yakalandığından yürüyememektedir. Evde çocuklarının istediği yemekleri yapamamak, kocasına karşı görevlerini yerine getirememekten dolayı, bir anlık sinir krizleri geçirir.
Sekiz yıllık evlilikleri boyunca birbirlerini hiç kırmamış olan çift, üzüntü verici bir kavga yaşar. Günler ilerleyip, Zehra güçten düştükçe aklını farklı düşünceler kaplar. Bir gün açıkça kocasına başka bir hanımla evlenmesini, gönlü karşı çıksa da söyleyiverir. Bence bu sahne filmin en duygusal yeriydi. Seyyit Rıza bile ağlarken, seyircinin ağlamaması mümkün değil.

O yaşına kadar ilmi kitaplardan öğrenmiş olan Seyyit Rıza, artık görünmez bir kitap olan hayattan ders almaya başlamıştı.

"O’nun aşkının kimyasından, bu kara yüzüm altın oluverdi. Evet senin lütfunun mutluluğuyla toprak altın olur." (Hafız Şirazi)

İnsanların arayıp durduğu kimya, Aşktır... Gerisi çer çöptür. Şimdi neden bu sözü söylediler anlayacağız...'Eğer okuduklarınız bizim söylediklerimizle aynıysa, yırtın atın o kitapları. Çünkü aşk ilmi hiçbir kitapta yazmaz..'



Aşkın kitaplarda yazmayacağını, yazıyorsa atın o kitabı diyen, harika bir film Altın ve Bakır...


Film boyunca Zehra'nın ve Seyyit Rıza'nın fedakarlıklarına hayran kaldım diyebilirim. Eğer aileler birazcık dahi bu iki karakteri örnek alsa, aile içi huzursuzluk diye bir şey kalmaz diye düşünüyorum.
En çok hoşuma giden sahnelerden biri de, down sendromlu Aydan'ın ihlas suresini okuması ve bunu kendisine öğretenin Zehra olduğunu söylemesiydi. Burada dikkat çekilmek istenen, çoğunluğun önemsiz gördüğü komşuluğu görebiliyor musunuz?




Zehra, daha yeni taşınmalarına ve tanışmalarına rağmen Aydan'ı kızı gibi seviyor ve onunla ilgileniyor. Aydan'sa, onun hastalığı sırasında onun çocuklarıyla ilgileniyor.... Filmin senaristi  burada harika bir insanlık dersi vermiş.

Hele Seyyit Rıza, her daim hanımına öyle bir sadakatle bağlanmış ki, başka bir kadınla tek başına kalmaktan bile haya ediyor. Zehra'nın hastalığı, Seyyit Rıza'ya evlilikleri boyunca fark etmediği pek çok şeyi sunuyor.
Bitiş sahnesi de yerinde olmuş. Her şey bir yana, insan sevgisini davranışlarıyla ne kadar göstermeye çalışırsa çalışsın, sözle ifade etmek apayrı bir şey....





Kişi sevdiğine, sevdiğini söylesin. Hadisi Şerifiyle bu yazımı bitiriyorum...
Selametle kalın... (;

Yorumlar

Bir çift eldiven dedi ki…
Beğenmenize memnun oldum.
Sizinkine de baktım. Çok hoş şeyler paylaşılmış.

Popüler Yayınlar